“İyimserlik
başarıya götüren inançtır. Ümit ve güven olmadan hiçbir şey olmaz”
Helen Keller
Ülkemizde Bankacılık sektörü en kurumsal, en yenilikçi ve insan
kaynağı açısından en değerli olarak nam salmıştır. Türk Bankacılığının geçmiş
deneyimlerinden ders çıkartarak, geldiği nokta benim açımdan takdire şayan bir başarı
hikayesidir.
2017’nin Bankacılık verileri de bunu doğruluyor; 2017
yılında sektörün net karı %31 artışla 49 milyar 122 milyon TL olmuş, takipteki
krediler oranı %3.24’ten %2.95'e gerilemiş, sektörün ortalama sermaye
yeterlilik rasyosu ise yüzde 16'dan yüzde 17'ye yükselmiş. Sektör, verimlilik anlamında
oldukça iyi bir sene geçirmenin yanında kanal yönetiminde hizmetlerini
Şubelerden Dijital Kanallara kaydırarak, bu anlamda da kayda değer bir başarı
elde etmiş durumda.
Yeni Ürün ve
Hizmetler
Bankacılık sektörü yeni teknolojileri müşteri talep ve
ihtiyaçlarıyla yoğurarak, 1990’lı yıllarda ve 2000’li yılların başlarında yepyeni
bankacılık kanal, ürün ve hizmetleri olarak karşımıza çıkarttı. Kartlar,
dijital kanallar, yenilikçi şube konseptleri, mobil bankacılık, e-cüzdanlar
derken son dönemde Bankacılık tarafında tüketiciyi şaşırtan, farklı ve yenilikçi
ürünleri pek göremiyoruz. Bunda mevzuat ve bankacılığa yönelik sıkı yasal
düzenlemelerin etkisi yok değil, ancak sektörün yeni ürünlere ayırdığı zaman ve
kaynağı artık daha kaliteli, müşteri odaklı ve işçisinden memuruna, esnafından
sanayicisine kadar tüm müşteri segmentlerine yönelik ürün ve hizmetlere yöneltmesi
yerinde olur gibi geliyor bana.
Deloitte “2018 Bankacılığına Bakış” raporunu altı önemli
başlıkta toplamış
1.
Müşteri Odaklılık
2.
Yasal Düzenlemelere Uyum
3.
Teknoloji Yönetimi
4.
Siber Riskin Azaltılması
5.
Fintekler ve Teknoloji Şirketleri
6.
İnsan Kaynağı
Bu başlıklarda verilen mesajları, kendi görüşlerimle
harmanlayarak aşağıda detaylandırdım.